Skip to content Skip to footer

Diş eti çekilmesi, diş hekimliğinde gingival resesiyon olarak adlandırılan ve milyonlarca insanı etkileyen yaygın bir dental problemidir. Bu durum, diş etinin diş kökü yönünde çekilmesi sonucu diş kökünün açığa çıkması ve diş boyunun görünür hale gelmesi ile karakterizedir. Diş eti çekilmesi sadece estetik bir problem değil, aynı zamanda ciddi dental sağlık sorunlarına yol açabilecek bir durumdur.

Diş Eti Çekilmesinin Anatomik Temelleri

Sağlıklı bir diş eti, dişin etrafını sıkıca sarar ve diş kökünü koruyucu bir bariyer oluşturur. Gingiva olarak adlandırılan diş eti dokusu, diş boynu bölgesini kapatarak diş kökünü bakterilerden, sıcaklık değişimlerinden ve mekanik travmalardan korur. Diş eti çekilmesi durumunda bu koruyucu bariyer kaybolur ve diş kökü direkt olarak ağız ortamına maruz kalır.

Diş eti çekilmesi genellikle kademeli bir süreçtir ve başlangıçta fark edilmeyebilir. Çekilme miktarı milimetre olarak ölçülür ve Miller Sınıflandırması gibi sistematik yaklaşımlarla değerlendirilir. Çekilmenin derinliği, genişliği ve çevredeki dokuların durumu tedavi planlamasında kritik faktörlerdir.

Diş Eti Çekilmesinin Temel Nedenleri

Diş eti çekilmesinin oluşumunda birden fazla faktör rol oynar ve bu faktörlerin kombinasyonu genellikle problemi daha da karmaşık hale getirir. Periodontal hastalıklar, diş eti çekilmesinin en yaygın nedenlerindendir. Gingivit ve periodontitis gibi durumlarda, bakteriyel plak ve tartar birikimi diş eti dokusunda inflamasyona neden olur. Bu kronik inflamasyon süreci, diş etini destekleyen bağ dokularının yıkımına ve sonuçta diş eti çekilmesine yol açar.

Agresif diş fırçalama teknikleri de diş eti çekilmesinin önemli nedenlerinden biridir. Çok sert diş fırçası kullanımı, yanlış fırçalama tekniği veya aşırı güç uygulanması diş eti dokusunu mekanik olarak travmatize eder. Özellikle horizontal fırçalama hareketleri, diş eti kenarında abrasyona ve çekilmeye neden olabilir.

Ortodontik problemler ve diş malpozisyonları da diş eti çekilmesine katkıda bulunur. Dişlerin yanlış konumlanması, çiğneme kuvvetlerinin eşit dağılmamasına ve belirli bölgelerde aşırı stres oluşmasına neden olur. Bu durum özellikle bukkal (yanağa bakan) yüzeylerde diş eti çekilmesine predispoze eder.

Bruksizm (diş gıcırdatma) ve klenching (diş sıkma) alışkanlıkları, dişlere aşırı oklüzal kuvvet uygulanmasına neden olur. Bu parafunctional alışkanlıklar, diş etini destekleyen periodotal ligament liflerinde gerilim yaratır ve zaman içinde diş eti çekilmesine yol açabilir.

Klinik Belirtiler ve Semptomlar

Diş eti çekilmesinin erken evreleri genellikle asemptomatiktir, ancak süreç ilerledikçe çeşitli semptomlar ortaya çıkar. En karakteristik belirti, diş kökünün görünür hale gelmesi ve diş boyunun uzamış görünümüdür. Bu durum özellikle anterior bölgede estetik kaygılara neden olur.

Diş hassasiyeti, diş eti çekilmesinin en rahatsız edici semptomlarından biridir. Diş kökünün açığa çıkması sonucu dentin tübülleri direkt olarak ağız ortamına maruz kalır. Bu durum, sıcak, soğuk, tatlı veya asidik uyaranlara karşı ani ve keskin ağrı hissiyatına neden olur. Hassasiyet genellikle stimulus ortadan kalktıktan sonra hızla geçer, ancak hasta konforunu ciddi şekilde etkiler.

Çürük riski de diş eti çekilmesi ile birlikte önemli ölçüde artar. Diş kökü yüzeyi mine dokusuna kıyasla daha yumuşak ve karyojenik bakterilere karşı daha savunmasızdır. Özellikle kök çürükleri, yaşlı hastalarda diş kaybının önemli nedenlerinden biridir.

Tanı ve Değerlendirme Süreci

Diş eti çekilmesinin doğru tanısı, detaylı bir klinik muayene ve uygun tanı araçlarının kullanımını gerektirir. Periodontal prob kullanılarak çekilme derinliği, keratinize diş eti genişliği ve attached gingiva miktarı ölçülür. Bu ölçümler tedavi planlamasında kritik bilgiler sağlar.

Radyografik değerlendirme, özellikle kemik seviyesinin belirlenmesi ve interproksimal (dişler arası) kemik kayıplarının tespit edilmesi için önemlidir. Panoramik radyografi, bitewing radyografileri ve gerekli durumlarda periapikal radyografileri tanı sürecinin ayrılmaz parçalarıdır.

Okluzal analiz, çiğneme kuvvetlerinin dağılımını ve travmatik oklüzyonun varlığını değerlendirmek için yapılır. Artikülasyon kağıtları ve dijital oklüzyon analiz sistemleri bu amaçla kullanılabilir.

Cerrahi Olmayan Tedavi Yaklaşımları

Diş eti çekilmesinin tedavisinde konservatif yaklaşımlar genellikle ilk seçenektir. Ağız hijyeni eğitimi ve motivasyonu, tedavinin temel taşlarından biridir. Hastaya doğru diş fırçalama tekniği, uygun diş fırçası seçimi ve diş ipi kullanım yöntemleri öğretilir.

Desensitizasyon tedavileri, diş hassasiyetinin giderilmesi için uygulanır. Florür uygulamaları, potasyum nitrat içeren diş macunları ve ofis tipi desensitizasyon ajanları bu amaçla kullanılır. CPP-ACP (kazein fosfoprotein-amorf kalsiyum fosfat) içeren ürünler, remineralizasyon sağlayarak hassasiyeti azaltır.

Profesyonel diş temizliği ve küretaj işlemleri, periodontal hastalık varlığında uygulanır. Ultrasonic scaler ve küretler kullanılarak plak ve tartar birikimi giderilir. Root planing işlemi ile kök yüzeyinin düzleştirilmesi sağlanır.

Cerrahi Tedavi Seçenekleri

İleri derecede diş eti çekilmesi durumlarında cerrahi müdahale gerekebilir. Gum graft (diş eti grefti) teknikleri, çekilen diş etinin rekonstrüksiyonu için altın standart tedavi yöntemidir. Serbest gingival greft, connective tissue greft ve coronally advanced flap gibi farklı teknikler mevcuttur.

Connective tissue greft, en yaygın kullanılan yöntemdir. Bu teknikte damaktan alınan bağ dokusu grefti, çekilme bölgesine transplante edilir. Greft, hem kök kapanması hem de keratinize doku kazanımı sağlar. Başarı oranı %85-95 arasında değişir.

Porcine dermal matrix, xenograf matrix gibi alternatif greft materyalleri de kullanılabilir. Bu materyaller, donor site morbiditesini elimine eder ve cerrahi süreyi kısaltır. Ancak otogreftlere kıyasla daha düşük başarı oranları gösterebilir.

Post-Operatif Bakım ve İyileşme Süreci

Cerrahi tedavi sonrası iyileşme süreci genellikle 2-4 hafta sürer. İlk 24-48 saat kritik dönemdir ve hasta talimatlarına sıkı bir şekilde uyulmalıdır. Yumuşak diyet, soğuk kompres uygulaması ve ağız hijyeni modifikasyonu önemli önerilerdir.

Antibiyotik profilaksisi, enfeksiyon riskini minimize etmek için genellikle önerilir. Chlorhexidine gluconate içeren gargara, plak kontrolü için ilk haftalarda kullanılır. Ağrı kontrolü için non-steroid anti-inflamatuar ilaçlar (NSAİD) tercih edilir.

Takip randevuları, iyileşme sürecinin izlenmesi ve komplikasyonların erken tespiti için kritiktir. 1 hafta, 2 hafta, 1 ay ve 3 aylık kontroller rutindir.

Önleyici Yaklaşımlar ve Risk Faktörlerinin Kontrolü

Diş eti çekilmesinin önlenmesi, tedavisinden çok daha etkili ve ekonomiktir. Etkili plak kontrolü, düzenli dental kontroller ve risk faktörlerinin eliminasyonu önleyici yaklaşımın temelini oluşturur.

Doğru diş fırçalama tekniği eğitimi, yumuşak kıllı diş fırçası kullanımı ve Bass tekniği gibi atraumatik fırçalama yöntemlerinin öğretilmesi önemlidir. Elektrikli diş fırçaları, basınç sensörlü modelleri ile aşırı kuvvet uygulamasını önler.

Periodontal hastalıkların erken teşhis ve tedavisi, diş eti çekilmesini önlemede kritik rol oynar. Düzenli periodontal muayeneler ve profesyonel temizlikler bu kapsamda önemlidir.

Ortodontik problemlerin düzeltilmesi, travmatik oklüzyonun elimine edilmesi ve parafunctional alışkanlıkların kontrolü uzun vadeli başarı için gereklidir.

Prognoz ve Uzun Vadeli Sonuçlar

Diş eti çekilmesi tedavisinin prognozu, çekilmenin derecesi, hastanın ağız hijyeni durumu ve risk faktörlerinin kontrolü ile yakından ilişkilidir. Erken müdahale edilen vakalar genellikle daha iyi prognoza sahiptir.

Cerrahi tedavi sonrası kök kapanması genellikle %70-90 arasında değişir. Tam kök kapanması her zaman mümkün olmayabilir, ancak belirgin iyileşme çoğu vakada sağlanabilir.

Uzun vadeli stabilite, hasta uyumu ve düzenli takibiye bağlıdır. Ağız hijyeninin ihmali durumunda nüks riski yüksektir.

Sonuç

Diş eti çekilmesi, multifaktöriyel bir dental problem olup erken tanı ve uygun tedavi ile başarılı şekilde yönetilebilir. Konservatif yaklaşımlardan cerrahi müdahalelere kadar geniş bir tedavi spektrumu mevcuttur. Önleyici yaklaşımlar ve risk faktörlerinin kontrolü, uzun vadeli başarı için kritiktir. Hastalar, düzenli dental kontroller ve etkili ağız hijyeni ile bu problemi önleyebilir veya ilerlemesini durdurabilirler.

Leave a comment